Sıkmıyor Ama Vasat: The Hateful Eight Film Yorumu

Nothing but impossible şeklinde bir başlıkla konuya girmeyi her ne kadar istemezdik desek de, Quentin Tarantino amcamızın 8. filmi, The Hateful Eight pekte iyi karşılanmayacak yorumlarımız ile karşınızda…

Öncelikle konuyu ilk ağızdan anlatacağım. Ben bir Tarantino hayranı değilim ve Kill Bill serisi de öyle çok fazla ilgimi çekmiş bir film değildir hatta yalnızca ilkini izlediğimi söyleyebilirim. Velhasıl kelam, Django, o muhteşem filmin hatırına sevmesem de bir Quentin Tarantino filmine sinemada konuk olma şansı verdim kendime… Şimdi de bu konuyu yazdıktan sonra “The Hateful Eight Ekşi” yazarak sözlükte yazılanları okuyacağım. Neyse yoruma geçelim…

The Hateful Eight Film Yorumu

Üç saat dediler tamam dedik, o esprileri yine yakalarsın dediler ona da tamam dedim. Samuel Jackson var yine dediler o olmasaydı zaten gitmezdim dedim 🙂 Hadi hepsini geçtik, Kurt Russell var dediler onun hatırına gider izlerim dedim.


Tabi ki gitmez olaydım demiyorum, her şeye rağmen yine o akıcılık, atmosfer ve izleyiciyi hikayeye dahil ediş var. Geçen üç saat boyunca sıkılmıyorsunuz bir şekilde hikaye sizi konuya dahil ediyor.


Gel gelelim ki; sıradan bir western filminden fazlasını bekleyecekseniz, gitmeniz hata olur. Belki bana kızacaksınız, belki gidip izledikten sonra tamamen zıt görüşte olacaksınız ancak konu fazlasıyla “Katil Kim?” tezinden öteye geçememiş.


Quentin Tarantino adına, bana göre en vasat film bu olsa gerek. Aslında diğerlerini izlemedim ancak etrafımdan aldığım tepkilerle de bunu söylemek mümkün diyebilirim.


Sinemadan çıkan genç kızların, “çok sıkıcıydı ya” şeklinde serzenişlerine, film arasında tanık olabileceğiniz bir film olduğunu, kız arkadaşı ile gitmeyi düşünenlere söyleyebilirim kısaca 🙂


Bunun dışında tekrar değinmek gerekirse; konu basit, aksiyon beklemeyin (zaten bekler misiniz bilmiyorum?), sonuç var mı? Yok diyebiliriz, evet filmin sonu yok 😛


Oyunculuklar: harika. Samuel ve Kurt amca olmasa film beş para etmez gibi bir klişe söze imza atsak çok mu acımasız olur? Bilmiyorum…


Neyse toparlayalım… The Hateful Eight, bana göre Quentin Tarantino’nun en vasat filmi. Büyük bir çoğunluğun bu görüşte olmayacağına eminim ancak sinema da izlenir mi denilecek filmler vardır ya hani, bu sanırım izlenmeyecek olanlardan bence.


Görüşlerim çok ağır olduysa, kusuruma bakmayın ve lütfen gidip sinemada izleyin, beni yanıltın diyorum. Bilemiyorum, belki de film havamda değildim, belki de 3 saatlik filmin ilk 1 saatinden sonra ara verip kalan 2 saati aralıksız izletip “kıç kurutan” maksimus sinema salonuna kızdım. Bilmiyorum işte vasattı film… Tamamen dialogdan ve sıradan bir konudan hoşlanıyorsanız gidin. Ama lakin ki sakın, Django’nun etkisinde kalıp da Samuel amcanın her hareketine gülmek üzere kendinizi ayarlayıp sinema yoluna koyulmayı düşünmeyin.


Film, Western sevenleri hayal kırıklığına kesinlikle uğratmıyor. Objektif bakmak gerekirse, benim gibi, Western ile işi olmayıp da Django’da ki değişiklik, farklı tat hatırına gitmek isteyen olursa pek fazla tatmin olacağını sanmıyorum.


Sonuç olarak diyebileceğim son şey: Sıkmıyor ama vasat.

The Hateful Eight Konusu

Hafif, çok hafif spoiler içerir konu. Okumadan önce dikkat edin 🙂


Konu şudur: İç savaşın bitmesi falan gibi durumlar var, ondan sonra, çeşitli unvanlara sahip bir kaç adamın bir kulübede (taverna da olur sanırım o eski barlar gibi bir şey) bir araya geldiği karlı bir yolculuk. Tabi ki bu adamlardan bir tanesi ödül avcısı. Yine neredeyse tüm western filmlerde olduğu gibi ödülünü idama götürüyor ve uğrayacakları, kar fırtınası sebebiyle mahsur kalacakları bu kulübe de acaba bu ödül avcısını kurtarmak isteyen birileri mi var? Konu bundan ibaret efendim. Evet, o kulübe de bu ödülü idamdan kurtarmak isteyen birisi var ama kim?


Son olarak da bu saçma yazıyı, kısa kapatmak üzere traileri verip yolumuza bakalım… Söyleyebileceğim tek güzel şey, atmosfer süperdi. Ama yalnızca atmosferle ve Samuel L. Jackson ile olacak iş mi bu bilmiyorum artık siz karar verirsiniz…


6 thoughts on “Sıkmıyor Ama Vasat: The Hateful Eight Film Yorumu

  1. Seni bu sitede yazman icin kabul edenleri kiniyorum, ayrica seni de kiniyorum. Sen sinemada sanattan tarantinodan ne anlarsin, senin vasfin ne ki quentin tarantinonun bir filmine vasat diyebilirsin. Adam filmin bir bucuk saatini tek bir mekana vermis ve bu mekanda olaylar diyaloglar yazmis ayrica diyaloglari anlayamaman cok dogal cunku amerikan kulturunu bilmiyorsun o yuzden esprileri de kaciriyorsun konuyu kaciriyorsun yazik azcik kulturlu ol be bari bir b*ktan anlamiyorsun kapa ceneni de izleyecek olanlara mani olma Ahahaha bir de en vasat filmi bu olsa gerek ama diger filmlerini izlemedim diyorsun resmen saka gibi ya

  2. Oben Adar hoş geldin.. Öncelikle yazarlarımızdan bir tanesine veya herhangi birisine bu kadar yüklendiğin ve saygısızca konuştuğun için, o yazara burada yazabilme hakkını veren ben, seni kınıyorum 🙂

    Ek olarak bir filmi eleştirebilmek için profesör veya yönetmen, aktör – aktris olmak gerekmiyor sanırım. Eleştiri bazı dallarda bireyseldir ve inan ki eğer aklı basıyorsa ve halkın ortak ilgi alanı olan bir şeyi hedef alıyorsa 7 yaşında bir çocuk dahi istediği şeyi eleştirmekte özgürdür. Bunun için herhangi bir vasfa gerek yok yani bir sinema filmi için gerek yok. Ha bir tarih profesörüne tabi ki gidip kafa tutmak veya onu eleştirmek doğru değil ama konumuz bu değil çünkü Tarantino olsun, Fincher olsun, Marc Decascos'un oynadığı herhangi bir film olsun, para kazanmak için üretilip halka sunulan ve halktan medet umulan yani senin cebindeki parayı almak üzere karşına getirilen şeyler. Filmi eleştiren yazar arkadaşımız veya ben veya sen de eğer bir sinema salonuna gidiyor ve cebindeki 20 TL'yi (arkadaşın yazdığı gibi 3 TL'si de eğlence vergisidir) bu filmi izlemek için veriyorsan eleştirmekte özgürsün demektir. Yani para vererek satın aldığın bir şeyi nasıl kullanacağın tamamen senin elinde umarım anlatabilmişimdir.

    Vasıf konusu dediğim gibi bazı alanlarda haklısın doğru ancak eleştirilen şeye bakarsak, senin arkadaşa yaklaşım tarzın daha saygısızca ve yanlış. Bu durumda bende sana, vasfın ne ki gelip burada saygısızca konuşuyor, başkalarının zevkini eleştiriyorsun derim. Yani ben demem çünkü olayın farkındayım ama senin anlatmaya çalıştığın şeye göre denebilir böyle bir şey 🙂

    Şunu unutmamak lazım, yediğin yahni herkese aynı tadı vermez. Sen Tarantino hayranı olabilirsin. 120 dakika boyunca bomboş bir yolda yürüyen, sıfır diyalog çektiği bir filmi de beğenirsin kimse sana gelip de bunu mu beğendin diye de soramaz sen beğendiysen eğer beğenmişsindir. Aynı şey beğenmeyen için de geçerli. Filmde ne anlatıldığı, kimin kültürünün ele alındığı veya ne tip gizli mimikler, espriler kullanıldığı önemli değil. Birisi bir şeyi beğenmiyorsa basit bir şekilde beğenmemiştir. Bu gayet normal gerilmeye hiç gerek yok.

    Emin ol, bu yorum tarzı "film süper, gidin mutlaka izleyin" demeye oranla daha fazla adamı gidip filmi izlemeye teşvik edecektir. Ters mantık.

    Ben bu yazıyı yazan arkadaşıma teşekkür ediyorum, gayet de güzel olmuş, ellerine sağlık.

  3. Tabiiki bir filmi eleştirebilmek için yönetmen, bir albümü eleştirmek için şarkıcı olmak gerekmez haklısınız. Ama bunu yazan arkadaş, bir internet sitesinde yazıyor değil mi? Yani bu yazıyı okuyacak olan insanlar bu yazıdan etkilenecek ve belki aklında gidip izlemek isteyen izlemeyecek ya da sinemada izlemek yerine internetten izleyecek hem sanata bir katkısı olmayacak hem de bir zevk almayacak gerçekten kötü bir film olduğunu düşünecek çünkü yazan arkadaş çok çok çok azıcık sinemadan anlayan bir arkadaş olsa "Bu film en vasat filmi gerçi diğerlerini izlemedim :D" tarzı bir yorum yapacağına filmin azcık teknik özellikerinden de bahsederdi örneğin 70mm olduğu yani küçük ekranda zerre kadar zevk alınamayacağından, eminim bunu bilse veya filmi gerçekten izlese geniş açı olduğunu görse o zaman "sinema da izlenir mi denilecek filmler vardır ya hani, bu sanırım izlenmeyecek olanlardan bence."yazmazdı. Ayrıca siz tarantino la arkadaş mısınız bizim cebimizden para almak için mi çekmiş filmi? Bu kadar sığ olunmamalı. Nerden bilebilirsin belki kendi zevki için çekti, belki sanat için çekti. Siz her şeyi maddiyat olarak görüyor olabilirsiniz ama herkes sizin gibi değil. Ayrıcada para verdiğimiz her şeyi eleştirmekte özgürsek ben internete girebilmek için para ödüyorum ve bu da o zaman bana sizi istediğim kadar eleştirme hakkını verir, çünkü siz bir "internet" sitesisiniz. Ben yorumumun da arkasındayım, bence bir daha film eleştirisi yapılacağı zaman, özür dilerim bu cümleyi çok tekrarladım ama gerçekten tekrarlanmayacak gibi de değil "Quentin Tarantino adına, bana göre en vasat film bu olsa gerek. Aslında diğerlerini izlemedim " yazmak yerine filmin azıcık teknik yönüyle ilgili bilgi verilebilir veya daha objektif olunabilir.

  4. Peki Oben şahsi görüşlerini seviyeli bir biçimde belirtmen bu kez iyi oldu, teşekkürler 🙂 Arkadaş diğer filmlerini izlemedim demiş evet ama üstte de Kill Bill'in yalnızca 1 filmini izledim de demiş. Yani basit bir mantıkla buradan bir kaç tanesini izlediği çıkarılabilir (ki adamın 7-8 filmi var sanırım tam bilmiyorum). İzlediği 3-4 filminin arasından en vasatı budur belki neden bu kadar takıldın oraya anlayamadım gerçekten 🙂

    Emin ol ki şu siteye günlük 1000 kişi giriyor en fazla ve ben sana net olarak söyleyeyim son 1 haftada bu yazıya gelen tekil kişi (sen veya ben gibi 1 kişi) sayısı: 20. Ve yarısının da tamamını okumadan geçtiğini veya sadece traileri izlediğini var sayarsak: 10 kişi. Bu 10 kişinin de yarısının kötü etkilendiğini var sayalım: 5 kişi. Toplamda sinemaya gitmekten alıkoyduğumuz 5 kişi olduğunu varsayabiliriz yani senin demene göre. Peki, ben sana söz vereyim, 5 arkadaşımı bu filme gitmeye teşvik edeceğim rahat et diye :)) Hatta istersen bu film ile ilgili istediğin şekilde övdüğün, teknik detaylara da yer verdiğin bir yazı oluşturup bana gönder söz yayınlayacağım. Bu yazının da en başına karşıt görüş olarak şu yazıyı da okuyabilirsiniz bu yazı da ki yazarımız da iyi olduğunu düşünüyor diye not düşerim 🙂

    Bu arada içinden geldiğince bizi, bu siteyi veya bir yazarı eleştirebilirsin tabi ki. Ama belirli sınırlar içerisinde olmalı. İlk yorumunun bu sınırları aştığını düşündüğüm için cevap yazdım zaten, yoksa yazmaya gerek görmezdim çünkü elbette ki eleştirme hakkın var.

    Bu siteye yazan 4-5 yazar var toplamda, evet azlar ancak ben bu yüzden bu yazıyı yazan arkadaşımı savunmadım, dediğim gibi biraz ağır ve seviyesiz konuştuğun için o cevabı yazdım. Bu benim de senin yorumunu eleştirdiğim anlamına gelmiyor yani, yanlış anlama.

    Bundan sonra bir sinema eleştiri yazısı, yayınlanmak üzere bana gelirse zaten okumadan yayına almayı düşünmüyorum acımasız yorumlar senin gibi sinema veya yönetmen, film hayranlarının canını sıkıyor belli ki bu dikkat edilmesi gereken bir şey.

  5. Sizden de, elestiriyi yazan arkadastan da ozur dilerim haklisiniz. Cok tesekkur ederim cevabiniz ve anlayisiniz icin bu kadar samimi yazdiginiz icin de yine tesekkur ederim. Ve ayrica yorurumumu onemseyip dikkat edeceginizi soylediginiz icin yine tesekkur ederim. Her gecen gun sitenize giris sayisinin artmasi dilegi ile…

Tekno Zort için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir